Sümeyye Koşar

Borçla Gelen Statü: Görgüsüzlüğün Bedeli Ağır Oluyor

Sümeyye Koşar

Son yıllarda, toplumun pek çok kesiminde hızla yayılan bir hastalık var: görgüsüzlük ve lüks merakı. Özellikle sosyal medyanın hayatımızdaki rolü arttıkça, bu hastalığın etkileri daha da görünür hale geldi. Peki, neden insanlar artık sahip oldukları varlıkları, kıyafetleri, arabaları ya da tatile gittikleri yerleri sergileme gereği duyuyor? Ve daha da önemlisi, bu gösteriş tutkusu toplumda ne gibi zararlara yol açıyor?

Bir zamanlar alçakgönüllülük ve sadelik, insana değer katan erdemler olarak görülürdü. Ancak bugün, lüks içinde yüzmek, en pahalı markalara sahip olmak ve bunları göz önüne sermek adeta bir statü sembolü haline geldi. Görgüsüzlük, bu yeni değer sisteminin merkezinde yer alıyor. İnsanlar artık sahip olduklarıyla övünmeyi, kendilerini başkalarından üstün göstermeyi bir başarı olarak algılıyor. Ne yazık ki, bu tavır toplumun ortak ahlak anlayışını zayıflatırken, manevi değerleri de köreltiyor.

Lüks merakı ve görgüsüzlük, yalnızca bireylerin hayatını değil, toplumsal yapıyı da derinden etkiliyor. Bu merak, insanları daha çok tüketmeye, daha çok harcamaya ve nihayetinde borç içinde yaşamaya itiyor. Kredi kartlarıyla alınan pahalı eşyalar, lüks tatiller ve gereksiz harcamalar, birçok insanı maddi sıkıntıya sokuyor. Bu da toplumsal refahı zedeleyen bir döngü yaratıyor. Daha fazla tüketmek için daha fazla çalışmak, kişisel mutluluğun ve huzurun önüne geçiyor.

Ancak en üzücü olan, lüksün ve görgüsüzlüğün peşinden koşarken, gerçek başarı ve mutluluğun ne olduğunu sorgulanmıyor. Sosyal medyada görünen ‘mükemmel2 hayatlara özenildiği için kendi yaşamlarından memnun olmayan insanlar, kişisel tatminsizlikle boğuşuyor. Oysa, insanın kendini değerli hissetmesi maddi varlıklarla değil, manevi zenginliklerle olur. Ancak bu mesaj, günümüzün abartılı tüketim kültüründe kaybolup gidiyor.

Sonuç olarak, görgüsüzlük ve lüks merakı, modern toplumun en büyük problemlerinden biri haline geldi Daha fazla gösteriş uğruna kaybedilen şeyler, insanın öz değerleri, ahlaki yapısı ve manevi zenginlikleridir. Oysa gerçek başarı, sahip olduğun eşyalarla değil, kim olduğun ve dünyaya ne kattığınla ölçülür. Toplum olarak bu anlayışı yeniden kazanmak, sadece bireysel mutluluğumuz için değil, geleceğimiz için de bir zorunluluktur.

Son olarak söylemek istediğim bir şey var bilgiyle olgunlaşan insanlara dikkat edin ne kadar da alçak gönüllüler.

Yazarın Diğer Yazıları